T.C. YARGITAY
5.Ceza Dairesi
Esas: 2009/11360
Karar: 2009/13245
Karar Tarihi: 26.11.2009
NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI SUÇU - SANIKLARIN BİRLİKTE VE ZOR KULLANARAK MAĞDURENİN DİRENCİNİ KIRDIKTAN SONRA ORGAN SOKMAK SURETİYLE NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI EYLEMİNİ GERÇEKLEŞTİRDİKLERİ - CEZANIN TESELSÜL NEDENİYLE ARTIRILMASI - HÜKMÜN BOZULDUĞU
ÖZET: Sanıkların birlikte ve zor kullanarak mağdurenin direncini kırdıktan sonra aynı zaman ve mekanda sanıklar tarafından organ sokmak suretiyle nitelikli cinsel saldırı eylemini gerçekleştirdikleri anlaşılmakla, sanıkların bizzat işledikleri eylemden ayrı olarak diğerinin eylemine katılmış olmalarından dolayı haklarında cinsel saldırı suçuna göre belirlenen cezanın teselsül nedeniyle artırılması suretiyle hüküm kurulması gerekir.
(5237 S. K. m. 43, 102, 103, 109) (5271 S. K. m. 216)
Dava ve Karar: Nitelikli cinsel saldırı suçundan sanıklar Mehmet ve S. Devrim'in yapılan yargılanmaları sonunda; mahkumiyetlerine dair Aydın Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 08.04.2008 gün ve 2006/159 Esas, 2008/92 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar müdafii tarafından ve duruşmalı olarak istenilmiş olduğundan, dava evrakı Yargıtay C.Başsavcılığı'nın 06.08.2009 günlü tebliğnamesi ile Daireye gönderilmekle dosya incelenerek aşağıda yazılı karar ittihaz olundu:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Dosya içeriği ve oluşa göre, sanıkların birlikte ve zor kullanarak mağdurenin direncini kırdıktan sonra aynı zaman ve mekanda önce sanık Mehmet, sonra da sanık Selçuk tarafından organ sokmak suretiyle nitelikli cinsel saldırı eylemini gerçekleştirdikleri anlaşılmakla, sanıkların bizzat işledikleri eylemden ayrı olarak diğerinin eylemine katılmış olmalarından dolayı haklarında TCK'nın 102/2 ve 102/3-d maddelerine göre belirlenen cezanın teselsül nedeniyle aynı Yasa'nın 43. maddesi uyarınca artırılması suretiyle hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, iki ayrı suç kabulü ile yazılı şekilde uygulama yapılmak suretiyle karar verilmesi,
TCK'nın 102/5. maddesinin 10 yıldan az olmamak üzere hapis cezası öngörmesi ve aynı Yasa'nın 49. maddesi hükmüne göre ise, 20 yıla kadar ceza tayininin mümkün bulunması karşısında, yazılı gerekçeyle 102/5. maddesinin uygulanmaması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları ve duruşmalı inceleme sırasındaki savunmaları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin belirtilen nedenle 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca ceza süresi itibariyle kazanılmış hak saklı kalmak üzere BOZULMASINA, 26.11.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.