T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/1900
Karar: 2009/5886
Karar Tarihi: 18.05.2009
TAZMİNAT DAVASI - HAKİMİN ÖZEL DURUMLARI GÖZ ÖNÜNDE TUTARAK HÜKMEDECEĞİ MANEVİ TAZMİNAT MİKTARININ ADALETE UYGUN OLMASI GEREĞİ - MANEVİ TAZMİNATIN BİR CEZA OLMAMASI
ÖZET: Hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
(818 S. K. m. 47) (YİBK 22.06.1966 T. 1966/7 E. 1966/7 K.)
Dava: Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 06.06.2007 tarih ve 2007/145-178 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, müvekkilinin 28.05.1998 tarihinde trene binerken düşerek sol elinin iki parmağının kesilmesi sonucu sakat kaldığını ileri sürerek, şimdilik 1.000.000.000 TL iş göremezlik tazminatının ve 50.000.000. TL hastane ve ilaç giderlerinin faiziyle tahsilini, birleşen davada ise 1.000.000.000 TL iş göremezlik tazminatının ve 20.000.000.000 Lira manevi tazminatın faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, asıl ve birleşen davanın reddini istemiş asıl davaya yönelik karşı dava açarak 19.200.000 TL tehir ücretinin faiziyle tahsilini istemiştir.
Mahkemece asıl davada hasta ve ilaç giderine ilişkin atiye terk nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, asıl davada diğer istemin ve birleşen davanın ve karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın, Dairemizin manevi tazminatın miktarının fazla olarak hükmedildiği gerekçesiyle, davalı yararına bozulması üzerine bozmaya uyulmuş manevi tazminatın kabulüne kısmen karar verilmiştir.
Kararı, birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1966 günlü ve 7/7 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir Mahkemece, gerekçe gösterilmeden yazılı manevi tazminat miktarına hükmedilmiştir.
20 milyar lira olan manevi tazminat istemine karşılık, bozma ilamında 5.000.00 YTL olarak hüküm tesisi yüksek bulunmuş olup, mahkemece, bozmaya uyulmuş ve somut olayın bozma ilamında belirtilen özellikleri değerlendirilmiş ise de, 500.000.000 lira manevi tazminata hükmedilmesi somut olayın özelliklerine uygun düşmemiş olup davacı yönünden daha ılımlı ve adalete uygun, makul bir manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yazılı manevi tazminat miktarına hükmedilmesi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle, birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.05.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları