İÇTİHAT - DİLEKÇE - 


FORUMUMUZDA İÇTİHAT ÖRNEKLERİ İLE DİLEKÇE ÖRNEKLERİNE ULAŞABİLİRSİNİZ...
 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
 
MENFİ TESPİT DAVASI - AYLIK YÜZDE ON ORANINDA FAİZ YÜRÜTÜLMESİ GEREĞİ
MENFİ TESPİT DAVASI - AYLIK YÜZDE ON ORANINDA FAİZ YÜRÜTÜLMESİ GEREĞİ EmptySalı Mart 30, 2010 1:46 pm tarafından Avukat
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2008/11-708
Karar: 2008/698
Karar Tarihi: 26.11.2008

MENFİ TESPİT DAVASI - AYLIK YÜZDE ON ORANINDA FAİZ YÜRÜTÜLMESİ GEREĞİ - DAVACININ BORÇLU OLDUĞU TOPLAM MİKTARI BU YOLLA BELİRLENMESİ GEREĞİ - BİLİRKİŞİ RAPORUNA DAYALI ÖNCEKİ KARARDA DİRENMENİN İSABETSİZ OLUŞU

ÖZET: Somut olayda 2000 yılı Ocak ayından başlayarak 10 eşit taksitte ödenmesi karar altına alınan şerefiye borcunun her bir taksit tutarına, o taksitin ödenmesi gereken tarihten itibaren aylık %10 oranında faiz yürütülmesi gerektiği gözden kaçırılmaksızın, bilirkişiden bu doğrultuda ek rapor almak ve davacının borçlu olduğu toplam miktarı bu yolla belirledikten sonra, davadaki menfi tespit istemini karara bağlamaktan ibarettir. Yerel Mahkemenin, olaya uygun düşmeyen ve hatalı bir hesaplamayı içeren bilirkişi raporuna dayalı önceki kararında direnmesi usul ve yasaya aykırı olup isabetsizdir.

(2004 S. K. m. 72)

Dava: Taraflar arasındaki <menfi tespit> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 09.11.2004 gün ve 2003/172-2004/527 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.02.2006 gün ve 2005/1614-2006/1218 sayılı ilamı ile;

(... Davacı vekili, müvekkili aleyhine ortağı bulunduğu davalı kooperatifçe herhangi bir neden ve alacağın varlığı belirtilmeden yapılan haksız icra takibine süresinde itiraz edilemediğini bildirerek, müvekkilinin takibe konu borcunun bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, icra takip dosyasına ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının (30.000.000) TL. aidat, (535.000.000) TL. şerefiye ve (2.554.152.900) TL. gecikme bedeli borcu bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Davacı vekilince muhasebeci bilirkişi tarafından düzenlenen rapora yönelik olarak 09.11.2004 havale tarihli itiraz dilekçesinde aidat ve aidata hesaplanan gecikme zammı dışında kalan icra takip talebindeki diğer alacak kalemleri ile ilgili geçerli ve tüm ortakları bağlayıcı genel kurul kararı bulunmadığı, bu yönde bir yetkilendirme olmadığı veya sonradan onaylanmadığı için geçerlilik taşımayan yönetim kurulunca ihdas edilen borçlardan ortakların sorumlu olmayacağı ve gecikme faizi uygulanamayacağı gibi ciddi ve esaslı itirazlar ileri sürüldüğü halde bu itirazlar üzerinde durulmadan yetersiz ve temyiz denetimine elverişli olmayan bilirkişi raporu ile yetinilerek yazılı biçimde karar verilmesi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir…),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava; davalı Kooperatif tarafından, davacı üye hakkında aidat ve şerefiye bedelinden kaynaklanan borcun işlemiş faiziyle birlikte tahsili istemiyle yapılan ilamsız icra takibine konu borcun bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Davacı Musa Memişoğlu vekili, davacının davalı kooperatif üyelerinden olduğunu, aidat borçlarını ödemesine rağmen davalının herhangi bir sebep göstermeksizin davacı hakkında icra takibi yaptığını, borca süresinde itiraz edilmediğini; başlattığı icra takibinde alacağın nedenlerini açıklamayan davalının, alacağının varlığını ispatla yükümlü bulunduğunu ileri sürerek, davacının icra takibindeki talep miktarı kadar borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı S.S.Alaçatı Halk Sosyal Konut Yapı Kooperatifi vekili, davacının davalı Kooperatif ortaklarından olduğunu, ortakların parasal yükümlülüklerinin her yıl yapılan genel kurul toplantılarında bizzat ortakların öneri ve kararlarıyla saptandığını, ayrıca bu toplantılardan sonra ortaklara yazı gönderilip, ödeyecekleri miktarın ve nedeninin kendilerine bildirildiğini, davacının borçlarını bildiği halde ödemediğini, itirazını önlemek için 49 örnek ödeme emrinin ekinde Kooperatifin kurulduğu 1993 tarihinden bu yana ödeme yükümlülüğü içeren genel kurul kararlarının tümünün kendisine tebliğ edildiğini, bunların birer örneğinin icra dosyasında bulunduğunu, davacının gerek süresi geçtikten sonra takip dosyasına verdiği borca itiraz dilekçesinde ve gerekse dava dilekçesinde, genel kurul kararlarının hiçbirine itiraz etmediğini, 49 örnek ödeme emrinin ilgili sütunlarında borç hakkında gerekli açıklamanın mevcut olduğunu, kaldı ki davacı borçluya daha önce 23.8.2002 tarihinde iadeli taahhütlü ihtarnamenin ve 13.11.2000 tarihinde de Çeşme Noterliği aracılığıyla ikinci ihtarnamenin gönderildiğini, bu ihtarnamelerin tebliğine rağmen davacının borcunu ödemediğini, Kooperatif hesaplarının İzmir'deki bir serbest muhasebeci mali müşavir tarafından bilgisayar ortamında tutulduğunu, ortakların Banka şubelerine yaptıkları ödemelerin her ay banka ekstreleriyle muhasebeye geldiğini, ödenmeyen veya geç ödenen borçlara, bizzat ortaklar tarafından alınan genel kurul kararları uyarınca gecikme zammı uygulandığını, gecikme zammının yasal olduğunu ve tüm kooperatiflerde uygulandığını, aksi takdirde borçları tahsil etmek olanağı bulunmadığı gibi, yükümlülüğünü zamanında yapan ortakla, geç ödeme yapan ortak arasında eşitsizlik doğacağını, borcu olmadığını ileri süren davacının ödeme belgelerini Mahkemeye sunması halinde, Kooperatif hesapları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılıp gerçeğin ortaya çıkacağını, davanın reddi gerektiğini cevaben bildirmiştir.

Yerel Mahkeme; alınan bilirkişi raporundan, adına isabet eden bağımsız bölümden dolayı davacının 30 milyon TL. aidat, 535 milyon TL. şerefiye ile 2.554.152.900.TL işlemiş faiz (gecikme bedeli) borcu bulunduğunun anlaşıldığı; şerefiye bedelinin tespitine ilişkin olarak alınan komisyon kararının genel kurulun verdiği yetkiye istinaden alınması nedeni ile genel kurul kararı niteliğinde olduğu, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre şerefiye bedeli ve gecikme faizinin ek yükümlülük niteliği taşımadığı, davalının takip konusu alacak tutarı kadar davacıdan alacaklı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire metni yukarıda bulunan ilamla hükmü bozmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak ve genişleterek önceki kararında direnmiştir.

Davacının, davalı kooperatif üyelerinden olduğu çekişmesizdir.

Davalı Kooperatif tarafından davacı aleyhine 20.01.2003 günlü takip talebiyle başlatılıp, Çeşme İcra Müdürlüğünün 2003/53 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen ilamsız icra takibinde, 565.000.000 TL. asıl alacak ve 2.554.152.900 TL. gecikme zammının takip tarihinden itibaren %55 oranındaki faiziyle birlikte tahsili istenilmiş; takip talepnamesinde borcun sebebi <30.000.000 TL. aidat, 535.000.000 TL. şerefiye borcunuz ile genel kurul kararları uyarınca aylık %10, %12, %15 oranlarında tahakkuk eden 2.554.152.900 TL. gecikme zammı alacağı> şeklinde açıklanmış ve dayanılan genel kurul kararlarının örnekleri takip talepnamesine eklenmek suretiyle davacı borçluya tebliğ edilmiştir. Davacı, 04.02.2003 günlü dilekçesiyle borca itiraz etmiş ise de, icra müdürlüğü, yasal süresinde olmadığı gerekçesiyle itirazın reddine ve takibin devamına karar vermiş; 04.02.2003 günlü bu karardan sonra davacı 10.10.2003 günü, dava hakkını saklı tutmak suretiyle dosya borcunun tamamını 3.790.000.000 TL. olarak ödemiştir.

Davalı Kooperatifin 25.06.2000 günlü Genel Kurulunda, şerefiye bedellerinin 2000 yılı Ocak ayından başlayarak 10 eşit taksitte ödenmesi, gecikme halinde aylık %10 oranında gecikme cezası (faiz) alınması kararlaştırılmıştır.

Bu Genel Kurul kararına göre, davacının toplam miktarı belirli bulunan şerefiye bedelini 2000 yılı Ocak ayından başlayarak 10 eşit taksitte ödemesi gerekmektedir. Böylece, ödenecek taksit tutarları ve her bir taksitin hangi tarihte ödeneceği bellidir. Anılan Genel Kurul kararı, taksitlerin ödenmesinde gecikilmesi halinde, borcun tümü için değil, sadece ödenmesi geciken taksit tutarıyla sınırlı bir faiz uygulanmasını öngörmektedir.

Davalı Kooperatifin defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan inceleme sonucunda düzenlenen ve hükme esas alınan 07.09.2004 tarihli bilirkişi raporunda, davacının davalı kooperatife 2001 yılı aidatından 30.000.000 TL. ve şerefiye payından 535.000.000 TL. olmak üzere toplam 565.000.000 TL. borcu bulunduğu, davalı kooperatifin 1994/2001 yılları arasındaki genel kurul kararlarında, üyelerin borçlarını geç ödemeleri halinde aylık %10 ila %15 arasında değişen muhtelif oranlarda aylık faiz alınacağının kararlaştırıldığı, bu faiz oranlarına göre davacının 30.000.000 TL. aidat ve 535.000.000 TL. şerefiye paylarını zamanında ödememesi nedeniyle 03.11.2003 icra takip tarihine kadar tahakkuk eden işlemiş faiz tutarının 2.554.152.900 TL. olduğu belirtilmiştir.

Bilirkişi raporundaki bu hesaplamada, yukarıda değinilen 25.06.2000 günlü Genel Kurul kararına aykırı olarak, davacının şerefiye payından kaynaklanan borcunun tamamına, borcun doğduğu tarihten itibaren faiz yürütüldüğü görülmektedir.

Davacı vekilinin bilirkişi raporuna itirazlarına ilişkin 09.11.2004 havale günlü dilekçesinin içeriği de gözetildiğinde, Yerel Mahkemece yapılması gereken iş; 2000 yılı Ocak ayından başlayarak 10 eşit taksitte ödenmesi karar altına alınan şerefiye borcunun her bir taksit tutarına, o taksitin ödenmesi gereken tarihten itibaren aylık %10 oranında faiz yürütülmesi gerektiği gözden kaçırılmaksızın, bilirkişiden bu doğrultuda ek rapor almak ve davacının borçlu olduğu toplam miktarı bu yolla belirledikten sonra, davadaki menfi tespit istemini karara bağlamaktan ibarettir.

Yerel Mahkemenin, olaya uygun düşmeyen ve hatalı bir hesaplamayı içeren bilirkişi raporuna dayalı önceki kararında direnmesi usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.11.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Yorum: 0
Istatistikler
Toplam 19 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: kiykimomer

Kullanıcılarımız toplam 149 mesaj attılar bunda 146 konu
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 123 kişi Ptsi Tem. 31, 2017 6:35 am tarihinde online oldu.